30 Ekim 2008 Perşembe

TIBBİ BİTKİLER-Maydanoz
MAYDANOZ (Petroselinum sativum)-PARSLEY:
Karaciğer metabolizmasında bulunan GST (glutathione-S-transferaz) enziminin aşırı derecede üretilmesini sağlar. Bu enzim ise vücudun ürettiği veya beslenme yoluyla vücudumuza giren zararlı ve yabancı kimyasal maddeleri (xenobiotika)zararsız hale getirir. Dolayısıyla maydanoz karaciğeri arındırarak daha sağlıklı çalışmasını ve güçlenmesini sağlar. Sağlıksız çalışan karaciğer; zamanla tüm organlarımızı da olumsuz yönde etkileyeceği gibi cildimizi canlılığını, tazeliğini ve güzelliğini de olumsuz yönde etkiler.Bundan ötürü maydanoza gençlik iksiri de diyebiliriz. Gençlik iksiri maydanozu tek başına kullandığımız zaman ihtiva ettiği etken maddelerden tam olarak istifade edemeyiz. Tam bir istifade için ise yanında farklı bitkiler kullanmamız gerekmektedir. Bunlardan bazıları; limon suyu, ıspanak, tere otudur.
İnsanın cilt güzelliği yerinde olunca tabiatıyla ruh güzelliği de tam olacaktır. Maydanozun ruhi faydaları bununla da kalmıyor tabiiki.
CRH (Corticotropin Releasing Hormon)’nin korku duygusunun (anksiyete) oluşumunda ki rolü tartışılmaz. Bu hormon; beynimizin farklı bölgelerinde sinir hücreleri tarafından salgılanmaktadır. CRH’nin ilgili reseptörlerinin kontrol edilmesinde maydanozun bazı etkin maddeleri rol oynayabilmektedir. Petroselinum’un bu etkisinde ıspanak ve tere otunun destekleyici rolleri vardır. Maydanoz yiyenler cesur olur diyebiliriz.
Maydanozun ruh sağlığına olumlu etkilerinden biri de depresyonu yok etme yolunda bize fizyolojik olarak yardım etmesidir. Bunu da MAO(Monoaminooksidaz) enzimini bloke ederek yerine getirir.MAO enzimi; noradrenalinin biyolojik parçalanmasına sebep olur. Bu şekilde azalan noradrenalin ise depresyona sebep olur. Serotonin de noradrenalin gibi azlığında depresyona sebep olan bir Merkezi Sinir Sistemi elemanıdır. Spazmolitiktir(organların düz kaslarını gevşetici).
Petroselinum sativum’un faydaları bunlarla sınırlı değil. Hepatit-B hastalığı için de oldukça faydalı olan maydanoz bu etkisini Hepatit-B virüsü ve yabancı maddeleri ortamdan uzaklaştıran bağışıklık sistemini spesifik olarak güçlendirerek gösterir. Hepatiti-B virüsünün faaliyete geçmesini büyük ölçüde engelleyen maydanoz; aynı zamanda karaciğer metabolizmasının sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlayarak bize bir başka fayda daha sağlar.
NOT: Hepatiti-B hastalarının bu virüsü yok etmelerine yardımcı olabilecek civanperçemi, ceviz yaprağı ve lavanta çiçeğini de unutmamak gerek, bunların içinden lavanta çiçeği Hepatit-B hastalığını ok etmede diğerlerinden daha güçlüdür)
Maydanoz yapraklarında bulunan apiol; vazodilator ve antipyretic özelliğe sahiptir. Lakin; hamile bayanların maydanozu tüketmeleri tehlikelidir. Çünkü apiol damar genişletici ve ateş düşürücü özelliğinin yanında düşük yaptırma (abortifacient) vasfına da sahiptir. Rusya’da muhteviyatının büyük bir kısmını maydanoz suyunun oluşturduğu Supetin isimli ürün; içerisindeki apiol’den dolayı doğum esnasında rahim kaslarının kasılmasını tetiklemek için kullanılmaktadır. Apiol aynı zamanda kalsiyum emilmesini engelleyici özelliğiyle de kalsiyum eksikliğine ve osteoporoza karşı da faydalı bir maddedir. Maydanoz da bulunup da düşük yaptıran diğer bir madde de β-bisabolene dir. Emenagog’dur(aybaşı olmayı kolaylaştırıcı=adet söktürücü)
Mantar şikayetlerinde de kullanılabilen Petroselinum sativum bu etkisini bünyesinde barındırdığı oxypeucedanin, p-cymene, psoralen ile gösterir. Bunlardan başka beş tane daha antifungal madde ihtiva eden mucizevi bitki maydanoz; aynı zamanda hypotensive etkiye de sahiptir. Bu tansiyon düşürücü özelliğini mantar rahatsızlıklarında kullanılan psoralen ile gösterir. Psoralen kerevizde maydanoza kıyasla daha bol miktarda yer almaktadır.
Bahçelerimizde kolaylıkla yetiştirebileceğimiz ve pazarlarda da bol miktarda da rastlanan Petroselinum sativum; hypocholesteromic (kolesterol düşürücü) etkisiyle de kalp hastalarına bir şifa kaynağı olarak karşımıza çıkmakta. Kolesterol düşürücü özelliğini ise ihtiva ettiği taurine ile sağlamakta. Son zamanlarda piyasalarda enerji içeceği olarak rastladığımız ürünlerde de rastladığımız taurine; aynı zamanda bir antioksidan ve anti kanserojen bir maddedir.Maydanoz; aynı zamanda diüretik’dir(idrar söktürücü). Petroselinum sativum; bu özelliğinden dolayı idrar yolu iltihaplarında da kullanılmaktadır.
DİĞER FAYDALARI:
Maydanoz; karaciğere iyi geldiği gibi safra kesesi rahatsızlıklarına da iyi gelmekte.
Hazmettirici özelliği de mevcuttur. (digestif)
Ağız kokusunu gidermek için kullanılır.
Göz yorgunluğu için. (ihtiva ettiği A vitamininden dolayı).
NOT: A vitamini ayrıca havuçta(Daucus carota) da mevcuttur. Hem maydanoz hem de havuç aynı aileye mensuptur(Umbelliferae).
Emzikli kadınlarda sütü azaltarak göğüs şişmesini önler.
Cerahat toplatmak için lapası konur.
Maydanozun aynı zamanda üremi(kanda üre bulunması)ye ve romatizmaya iyi geldiği, mide-bağırsak gazını da geçirdiği bilinmektedir.

Nefrit hastalarına(böbrek iltihabı olanlara) ve hamile hanımlara yasak.

MUHTEVİYATINDAKİ DİĞER BİLEŞİKLER:
Maydanozda eterik yağ(uçucu yağ) oranı %1-3 arasında değişir. Bu yağlar; Myristizin, Allytetramethoxybenzol, ve yukarıda bahsettiğimiz Apiol’dür.

Maydanozda ayrıca; apiin, müsilaj, şeker, isoimpartorin, polyacetylene, bergapten, C, K vitaminleri.
NOT: Almanya’da yayınlanan ve ispatlanmamış bir söylentiye göre maydanoz; progesteron(Östrojenle sinerjik etki göstererek dişiyi gebeliğe hazırlayan hormon)ihtiva etmektedir.

Bor (yaklaşık 90 gram kuru maydanozda 30 mg.)-Bu miktar bir çok insanın ihtiyacından çok daha fazladır.
Flor (Kemik güçlendiricilerden)




Biberiye(Folia rosmarini ) bitkisi üzerinde bir arı (Apes)
BİBERİYE (Folia rosmarini)

6.7.1. Tanımı
Kökeni ve Yayılışı : Rosmarin çok eskiden beri kültürü yapılan ve esas kökeni Akdeniz Bölgesi olan bir bitkidir. Bugün en çok kültürü yapılan ülkeler, Fransa, İspanya, Portekiz, İngiltere, İtalya, Yunanistan, Yugoslavya, Balkan Ülkeleri, Marokka, Tunus, ABD ve Meksika'dır.

Botanik Özellikleri : Daima yeşil kalan, çalı şeklinde çok yıllık bir bitkidir. 50-200 cm kadar boylanabilir. Çok fazla dallanan odunlaşmış köklere sahiptir. Genç kökler beyazımsı renkte olmasına karşın, yaşlı kökler açık-koyu kahverengidir. Bitki fazla dallanır, genç sürgünler az çok dört köşeli olup, pamuksu tüylüdür. Yaprakları çok kısa saplı olup, iğ şeklindedir. Uzunluğu 1.5-3.5 cm, genişliği ise 1.5-3.5 mm'dir. Yaprak kenarları tamdır. Yaprağın üst yüzü kaygan yeşil ve çok nadir tüylüdür. Alt yüzü ise grimsi tüylüdür. Yaprağın üst yüzünde nadir olarak tüylerin bulunduğu stomasız kuvvetli bir kutikula tabakası ve diğer tabakalar bulunmaktadır. Yaprağın alt yüzünde ise değişik tiplerdeki tüyler bulunur ki, bunlar çok hücreli, dallanmış tüyler 2. Lamialea'lara özgü yağ keseleri 3. küçük drüze tüyleridir.
Kısa sürgünler üzerinde bulunan 5-10 kadar çiçekler teker teker bulunur. Üzerinde gri tüyleri taşıyan çan şeklinde çanak yaprakları vardır. Çanak yaprağın üst kısmı alt ve üst olmak üzere iki lopludur. Üst lop 3, alt lop ise 2 parçalıdır. Taç yapraklar ise açık maviden mavi violeye kadar değişir. Bu da iki lopludur. Üst loptaki bölmeli ve küçüktür. Alt lopta orta parça oldukça büyük, iki erkek organ vardır ki bu taç yaprağın üst parçasından daha uzundur. Meyve tere yumurta şeklinde olup 2 mm uzunlukta ve kaygandır.

Kültürü

İklim ve Toprak İstekleri : Yabani olarak büyüyen rosmarin aslında hemen her yerde yetişebilen bir bitkidir. Akdeniz Bölgesi'nin verimsiz yamaçlarında gelişebilir. Ancak kültürü yapıldığında istenilen tınlı topralardır. Ayrıca rosmarin soğuklara fazla dayanmadığından, daha sıcak olan güney yamaçları tercih eder. Yeterince sıcaklık olunca kurak, fakat güneşlenen yerlerde yetişebilir.

Tohumluk : Ortalama 1000 dane ağırlığı 0.9 gr'dır. Safiyetinin % 95 olması istenir. Çimlenme kabiliyeti % 17 civarındadır. Ancak bu % 1-41 arasında değişir. Meyvesi çok sert ve kabukludur. Çimlenme kabiliyeti 2-3 yıl sonra hızla düşer.

Yetiştirme Tekniği : Rosmarin vegetatif ve generatif organlarla üretilebilir. Yaşlı bitkilerden 8-10 cm uzunlukta alınan çelikler 10 cm ara ile sıcak yastıklara dikilir. Burada köklendirildikten sonra tarlaya şaşırtılır. Dikim 30x30 veya 30x40 cm ara ile yapılır. Başlangıçta rosmarin çok yavaş büyür. Bu arada aynı yerde başka bir bitki üretme imkanı vardır. Rosmarin'de önemli bir bakım yoktur. normal sulama ve çapalama gereklidir. Gübreleme üzerinde çok az çalışma vardır. Ortalama 2-3 kg/da N, P2O5 ve K2O önerilmektedir.

Hasat : Bitki çiçeklenme döneminde veya çiçeklenmeden sonra biçilir ve yapraklarından ayrılır. bazen de yalnız çiçek olur. hasattan hemen sonra tabii veya suni yolla kurutma işlemine geçilir.

Verim : İkinci yıl yaprak verimi 400-500 kg/da'dır.

Tüketim
Kullanılan Bitki Kısmı : Folia Rosmarini, Flores Rosmarini.

Etken Maddesi : Esas etken maddesi uçucu yağdır ve % 1-2.5 arasında bulunan uçucu yağın en öenmli maddeleri Cineol (% 15-30), Kafur (% 5-10) ve Borneol (% 10-20) ayrıca Bornylacetat ve pimenttir.

Kullanımı : hazım sistemini uyarıcı ve safra arttırıcı olarak kullanıldığı gibi haricen kullanımları, romatizmalara karşı hazırlanan preparatlara da girer.
# ARI (Apis mellifera)
#

Arı, bir böcek türüdür. Zar kanatlılar takımının üyeleridirler. Zar kanatlıların özelliği; içinde enine ve boyuna damarcıklar bulunan ve iki çift saydam zar şeklinde kanatlarının olmasıdır. Arıların vücudu baş, göğüs ve karın olmak üzere üç kısımdan meydana gelir. Vücutları yumuşak yapıdaki yoğun bir kıl örtüsüyle kaplıdır.

Arının morfolojisi ve anatomik yapısı [değiştir]

Baş; Başta gözler, duyargalar ve beslenme organları bulunur. Baş vücudun ikinci kısmı olan göğüse ince oynak bir boyunla bağlıdır. Göğüs ve karın segment denilen halkalardan oluşmaktadır.

Arının petek şeklinde bir çift bileşik ve üç adet basit gözü vardır. Basit gözlerin her biri binlerce küçük üniteden oluşmaktadır. Bileşik göz ana arıda 3.000, işçi arıda 4.000 ve erkek arıda 8.000'den fazla basit gözün birleşmesinden meydana gelmiştir.

Başta bir çift duyarga bulunmaktadır. Bunlar koku, tat ve dokunma-hissetme duyularını sağlarlar. Duyargalar içerisinde bulunan sinir uçları sayesinde duyularına ek olarak rüzgar hızını ve hava sıcaklığını da algılayabilmektedirler. Arıların duyargaları o kadar hassatır ki 2 km mesafeden balın kokusunu alırlar.

Arıların ağız yapısı; üst dudak, üst çene, alt çene ve alt dudak olmak üzere dört kısımdan meydana gelir. Dil 6-7 mm arasındadır ve arı ırkına göre değişir.

Baş iç yapı itibariyle de önemli salgıların yapıldığı kısımdır. İşçi arıların yutak üstü salgı bezleri genç yaşta arı sütü, daha ileriki yaşlarda baldaki sakarozu parçalayan enzimler salgılarlar. Çenede bulunan bezler ana arıda ana arı feremonunu, işçi arılarda ise alarm feremonunu salgılamaktadır.

Göğüs arının hareket merkezidir. Dört adet segmentten meydana gelmiştir, bunların üzerinde üç çift bacak ve iki çift kanat bulunmaktadır. Arının orta bacakları üzerinde polen fırçası denilen sert tüyler bulunur. Bunlar çiçeklerde bulunan polenin göğüsten ve ön bacaklardan arka bacaklara aktarılmasını ve arka bacaklarda bulunan polen sepetine toplanmasını sağlar. Bu polen sepetçikleri polenin kovana taşınması görevini görmektedir. Kanatlar kitinleşmiş damarlarla desteklenmiş çok ince zar şeklindedir. İki çifttir. Uçuşta ikisi birlikte çalışır, uçuşu ve uçuşu yönlendirmeyi de sağlarlar. Arının uçuş sırasındaki hızı saatte 50 km.'ye yaklaşır.

Karın (Abdomen), ergin arıda 9 segmentten oluşur ve mide, bağırsak ve üreme organları gibi iç organlarla balmumu bezleri ve iğne bulunur. Segmentlerde bulunan sağlı-sollu bir çift mum salgı bezi (balmumu aynası) işçi arıların balmumu yapma döneminde kalınlaşarak mum salgılama yeteneğini kazanmaktadırlar. Sıvı olarak aynalar üzerine salgılanan mumlar, mum ceplerinde katılaşarak küçük pulcuklar halini alır. Arılar zincirleme birbirine tutunarak özel hareketlerle balmumu sızdırmaktadırlar. Ayaklar yardımıyla ağza götürülen balmumu pulcukları orada yumuşatılarak yoğrulmakta ve böylece petek gözlerinin yapımında kullanılmaktadır. Mum örme dönemini tamamlayan işçi arılarda mum salgı bezleri dejenere olur ve birer sıra hücre tabakasına dönüşür.

İşçi arıların 7. abdominal segmentinin iç yüzeyinde ve sırt plakasının ön kenarına yakın kısmında büyük hücrelerden oluşan koku bezi (nasanof bezi) bulunmaktadır.

İşçi arılar ve ana arıda abdomenin sonunda iğne bulunmaktadır. İğne, iğne odacığından çıkan ince, sivri uçlu bir savunma organıdır. Bu iğne bir zehir kesesine bağlıdır. İşçi arıların iğnesi geriye çentiklidir; bu yüzden işçi arılar birisini sokmak üzere iğnesini batırdığında geri çekemez. Çentikler testere ağzını andıran çıkıntılar olup bu çıkıntıların sivri uçları iğnenin batış yönünün tersine yöneliktir. Bu nedenledir ki arılar kendi hayatını tehlikede görmediği sürece insanı sokmaz.

Kaynaklar
#
www.bahce.biz
www.aricilik.gen

Hiç yorum yok: